Sizlere süslü boş sözler söylemek istemiyorum.Belki de çoğu zaman popüler kulaklara uygun ağız olamadım.Aslında benim derdim kendimle.Kendimi anlattım çoğu kez altında anlam aradılar.Kendi yaşantımı sorguluyorum; neler istiyorum, neler hayal ediyorum bunlarda ne kadar samimiyim.Sonra alışkanlıklarımı düşünüyorum, oradan değişime atlıyorum.Kendimde gerekli gördüğüm değişeme giden yolda ne kadar olumsuz alışkanlıklardan vaz geçtiğimi düşünüyorum sadece ya da düşündüğümü sanıyorum.Gece bütün kasvetiyle çöktüğünde yalnızlığa, soruyor muyum bugün kime yardım ettiğimi, kendime yardım ettiğimi; sorguluyor muyum sıradanlaşan hayatıma bir anlam katabilmiş miyim…Bana uzanan bir eli tutup çekebileceğimi, bir ışık yakabileceğimi düşünüyor muyum karanlık gecelerd...Ben bencilim, ben vurdumduymazım, ben karanlıkta kaybolanım...Biliyor muyum nereye gittiğimi, hangi yola saptığımı.Dönüp içime bakıyor muyum, bir kez olsun oraya söz hakkı veriyor muyum...Boş ver diyorum.Senin diyorum yolun orası değil.Nasıl olsa o yoldan geçen biri bakar icabına.
Sonra bir rüya görüyorum...Yolumu kaybediyorum, yuvarlanıyorum uçurumdan, özümü terk ediyorum, duygularımı kilitliyorum kapılar ardına...Sonra diyorum ki ey ahali doğru yol bu, gelin peşimden...Dönüp bakıyorum kimsecikler yoK...Orda duran kara bir silüet...İçi boş mu boş..Ey kişi diyorlar burda biz insanlığı göremiyoruz ki hangi yoldan bahsediyorsun.Bize bizliğimizi unutturan yola girmemizi istiyorsan bizim için kapandı orası.Biz karanlık değil aydınlık istiyoruz.Ama bize aydınlığı vermek için önce kendi önüne tutmalısın o ışığı...Sonra uyanıyorum...Yine dalıyorum düşüncelere...
13 Kasım 2010 Cumartesi
1 Kasım 2010 Pazartesi
Kavafis Der Ki....
Yalnız insanlar, bizim görmediğimiz şeyleri görürler: dünyaya son derece duyarlı bir bakışla bakarlar.Yalnızlık, derin düşünce ve dünyadan elini eteğini çekme, ruhu inceltir, keskinleştirir.Bize insanlarla görüşerek, düşünmekten kaçarak ve yeryüzü zevkleriyle köreltiriz onu.Bu nedenle bizim görmediklerimizi görürler.Bir odada yalnız başına kalan insan, saatin vuruşlarını açık seçik duyar.Ama içeri biri girer ve bir konuşma başlarsa onu artık duymaz olur.Vuruşlar duyulmaz hale gelmemiştir oysa.
20 Ekim 2010 Çarşamba
Kavafis'ten...
Sık sık gözlemlerim: sözcüklere pek önem vermez insanlar.Açıklayayım.Sıradan bir insanın( sıradan sözcüğüyle aptal demek istemiyorum, yalnızca özellikleri olmayan birinin) bir kanısı vardır, bir kurum ya da basmakalıp bir düşünceye karşı çıkar; ama büyük bir çoğunluğun tersini düşündüğü için susar; konuşmanın gereksiz olduğuna ve hiçbir şeyi değiştiremeyeceğine inanmıştır çünkü.Oysa büyük bir yanılgı bu.Ben başka türlü davranırım.Diyelim ki ölüm cezasına karşıyım.İlk fırsatta söylerim bunu; söylediklerimin, egemen güçleri hemen yarın ölüm cezasını kaldırmaya iteceğini sandığımdan değil; bunun benim düşüncemin utkusuna katkıda bulunacağına inandığım için.Kimsenin benimle aynı düşüncede olmaması pek önemli değildir.Sözlerim yitip gitmez nasıl olsa.Belki biri yineler onları, dinleyecek ve hesaba katacak birilerinin kulaklarına ulaşırlar.Belki bugün aynı düşüncede olmayanlardan biri, daha sonra, başka ve daha uygun koşullarda anımsar onları; belki aklı yatar ya da en azından sarsılır.Eylem'i gerektiren başka toplumsal konular için de bu böyle.Çekingen biri olduğumu biliyorum ben, eyleme geçmek elimde değil.Ama sözlerimin yararsız olduğunu sanmıyorum.Bir başkası eyleme geçer bir gün ama benim, bu çekingenin sözler onun eylemini kolaylaştırır.Araziyi temizleyip düzler.
09.11.1902
09.11.1902
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)