13 Kasım 2010 Cumartesi

Bir rüya görüyorum...

Sizlere süslü boş sözler söylemek istemiyorum.Belki de çoğu zaman popüler kulaklara uygun ağız olamadım.Aslında benim derdim kendimle.Kendimi anlattım çoğu kez altında anlam aradılar.Kendi yaşantımı sorguluyorum; neler istiyorum, neler hayal ediyorum bunlarda ne kadar samimiyim.Sonra alışkanlıklarımı düşünüyorum, oradan değişime atlıyorum.Kendimde gerekli gördüğüm değişeme giden yolda ne kadar olumsuz alışkanlıklardan vaz geçtiğimi düşünüyorum sadece ya da düşündüğümü sanıyorum.Gece bütün kasvetiyle çöktüğünde yalnızlığa, soruyor muyum bugün kime yardım ettiğimi, kendime yardım ettiğimi; sorguluyor muyum sıradanlaşan hayatıma bir anlam katabilmiş miyim…Bana uzanan bir eli tutup çekebileceğimi, bir ışık yakabileceğimi düşünüyor muyum karanlık gecelerd...Ben bencilim, ben vurdumduymazım, ben karanlıkta kaybolanım...Biliyor muyum nereye gittiğimi, hangi yola saptığımı.Dönüp içime bakıyor muyum, bir kez olsun oraya söz hakkı veriyor muyum...Boş ver diyorum.Senin diyorum yolun orası değil.Nasıl olsa o yoldan geçen biri bakar icabına.
Sonra bir rüya görüyorum...Yolumu kaybediyorum, yuvarlanıyorum uçurumdan, özümü terk ediyorum, duygularımı kilitliyorum kapılar ardına...Sonra diyorum ki ey ahali doğru yol bu, gelin peşimden...Dönüp bakıyorum kimsecikler yoK...Orda duran kara bir silüet...İçi boş mu boş..Ey kişi diyorlar burda biz insanlığı göremiyoruz ki hangi yoldan bahsediyorsun.Bize bizliğimizi unutturan yola girmemizi istiyorsan bizim için kapandı orası.Biz karanlık değil aydınlık istiyoruz.Ama bize aydınlığı vermek için önce kendi önüne tutmalısın o ışığı...Sonra uyanıyorum...Yine dalıyorum düşüncelere...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder